Çarşamba, Ekim 25, 2006

bye bye, love. bye bye, happiness. hello, loneliness. i think i'm a-gonna cry.
bye bye, love. bye bye, sweet caress. hello, emptiness. i feel like i could die.



natural born killers'ı seyrettiğimizde ne kadar uzak bize demiştik
elephant'ı ya da bowling for colombine ya da central do brasil'i seyrettiğimizde de...

din derslerinde, ağız birliği etmişçesine aynı şeyi söylerdi hocalar:

'değerlerden/inançtan yoksun batı toplumları' diye başlar, intiharlardan/uyuşturucudan/cinayetlerden bahsederlerdi... ny'da ölüp yere yığılan birine binlerce insan yanından geçiyor olsa da dönüp bakılmadığından...

oysa ki,

bizde

kapıların kilitlenmediği mahallelerden bahsedilirdi, 'komşunun açken uyunamayacağı'ndan...


oysa ki,

bitti.


tüketmeye, sadece tüketmeye odaklı toplumlarda bireyin değersizleştiğini öğrenmeye başladık, hızla. kendi ürettiğine yabancılaşan birey aslında gittikçe yoksunlaşıyordu. bunu tüketimle kapatıyordu. sahip olmayanlar, sahip olanları izleyebiliyordu artık. satın alma gücü olan ve olmayan olarak ayrıldı insan. alışveriş merkezleri önündeki cihazlar bile anlıyordu bunu ve ötüyorlardı.

gelecek korkusu belirleyiciydi insan hayatında. sosyal devlet güvence altına alıyordu bunu. ama ona da müdahale ettiler, erittiler... paran yoksa anneni hastaneye almıyorlardı ya da çocuğunu rehin tutuyorlardı...

sahip olmayanlar, sahip olanları sorgulamaya başladığında... tüketemiyor olmaktan çıktığında sorun, ama yaşamıyor olmaya dönüştüğünde sorun...

yüksek duvarlı, güvenlik görevlili siteler inşa edildi şehirlerde... silahlanma başladı...



insan hayatı gittikçe daha da değersizleşiyor
yakında, "natural born killers" hikayeleriyle sarsılacak haber bültenleri,
yakında, ilkokullarda silahlar patlayacak,
yakında, rio varoşlarında vurulan çocukların hikayeleri burada da yaşanacak,
senarist ve yönetmenin istediği şekilde yürüyecek senaryo
yoksa, yoksa çoktan başladı mı...
kestane şekeri satan dükkanda çalışıyorsunuz, bayram, çalışmak zorundasın, üniversitede okuyorsun, sevdiğin var ya da yok, 20 yıl boyunca anne ve babanın özeni/üzerine titremesi, sevmesi... ama biri giriyor, tüfeğini çenenin altına dayıyor ve... ve bitti...
bu, sadece canilikle açıklanabilir mi?
bu arada, iyi bayramlar

Hiç yorum yok: