Perşembe, Ocak 31, 2002

kentin kokusuna

nedenini sorduğunda yaşının belirsizliğiyle yanıtını yıllara bırakmak zorunda kaldığında, aradan yılların eskiyişiyle ama sorunun tekrarlandığıyla,
bir Pazar sabahı,
ölen yüzlerce gencin
ora’ya atılan yüzbinlerce bedenin

kentin kokusuna ölümlerin kokusu sindiğinde,
soruyu tekrarladı
neden bir insan bir başkasının hayatını bu denli zorlaştırır?
tüm kelime silsileleri ardı ardına gelirken sözsüzlük kısırlığına dolanan binlercesi arasında kendi bedeninin sıkışıp kalışlığıyla onlara göre bir darağacı / asılan / geberen / evsiz kalan / sözsüz kalan / umutsuzlandırılan
en kötüsü de bu değil miydi?
/ belki de
yalnızlık ına biri daha ekleniverdi, sözler havada uçuşuyor, ama karşılığını bulamıyordu,
tarihin belirleyicileri onları / her bir kimseyi boşaltmış iken
bedeni saran heyecanı ketlediklerinde/kilitlediklerinde/tanımsız bıraktıklarında/
umutları ketlemiş/kilitlemiş/tanımsız bırakmış lardı

smsz çığlıksızlığını içine gömerek iç odaya geçti diğer iç odadan

Salı, Ocak 15, 2002

zamanın eskizleri

senin olacağını biliyordum, gün, eskizlerine geldiğinde zamanın, çok ama çok bi geçtiğinde herşeyin herşeyinden, dokunuşlarının ölümlere gebe olduğunu biliyorken, dokunamazken, bakarken ama kaçırırken gözlerini, hissederken ama dillendiremezken, sarsılırken her nefes benzeşinde, gitmesini istemediğinde hep ama gidiverdiğinde,

gitmesini istemediğimde hep ama gidiverdiğinde

salınırken rüzgarın arkası berisinde boşca, ... bu acı hiç bitmez,

kelimesizliğin ardına kapılıp kısırlaşmış dururken kapının ardında, hiç bir şeyin ama hiç bir şeyin - bak yine aynısı bu, daha önce de olmuş idi hatırla kendini hatırla hatırla hatırla - sonlanamayacağını... sonlanmak neydi? bitmesi evet bu kısıklığın bitmesi, diğerinin başlayabilmesi, ama başlayamayacak olması, ama hiç bir şeyin hiç bir şeyin gelmemesi...

beni mutlu ederdin

Cuma, Ocak 11, 2002

. . .

iki gundur cayin kendiliginden soguyor......