Pazartesi, Eylül 18, 2006

yıl 1848

"Burjuvazi, sürekli genişleyen bir pazara duyduğu ihtiyaç nedeniyle yerkürenin en ücra köşesine kadar gider. Burjuvazi dünyanın her köşesinde yuvalanmak, yerleşmek, ilişki kurmak zorundadır. Burjuvazi dünya pazarını sömürmek amacıyla gittiği her ülkede üretime ve tüketime kozmopolit bir nitelik kazandırır. Buna karşı çıkan gericilerin tepkilerine aldırmadan ulusal sanayinin üzerinde durduğu zemini yıkar ve ulusal sanayii olduğu gibi yok eder. Yok olanların yerini alan yeni sanayi kuruluşları artık yerli ham maddeleri değil, dünyanın en ücra köşelerinden ithal edilen hammaddeleri kullanarak üretim yapar. Ürünlerini yalnızca kendi iç pazarında değil dünyanın dört bir yanında pazarlar. Ülke içinde yapılan üretimle karşılanan talep ve isteklerin yerini, uzak diyarlardan ve iklimlerden ithal edilen ürünlere yönelik talep ve istekler alır. Yerel ve ulusal düzeyde kendine yeterlilikten vazgeçen uluslar karşılıklı bağımlılığı benimser. Bu kural entelektüel üretimde de geçerlidir... Üretim araçlarını hızla geliştiren, ulaşım ve iletişimde muazzam atılımları gerçekleştiren burjuvazi en barbar ulusları bile kendi uygarlık alanına çeker. Bütün ulusları, yok etme pahasına da olsa kapitalist üretim tarzını benimsemeye zorlar. Kısacası burjuvazi kendi imajına göre bir dünya yaratır."

Hiç yorum yok: