Cumartesi, Eylül 01, 2007

oğulları öldürüyor, ellerinde güçlü ülkelerin 'öldürücü makinelerine' sahip olabilen diğer oğullar...

hane'ye ölüm haberleri geldiğinde, dökülen sıvalar, yıkılan duvarlar... iflah olabilir mi o ev bir daha... ilk tanıdığım sebahat teyze'ydi, çocuktum, kazaya ramak kala kamyondan atlayarak ölen oğluna 'bir daha hiç sarılamayacağını' bilerek nefes almayı sürdürdü, anlattığında ağladı, anlatmadığında ağladı, andığında ağladı, hep andı...

ülkenin haber bültenleri ağlayan, yırtınan, içini parça parça dağlayan anne, baba, eş, kardeş'lerin görüntülerini verir oldu, savaşı haklılaştırmak için, ama kimse sormadı, neden bu kadar uzun sürdüğünü, bu soruyu sordurmamak içindi tüm çaba,

sorulmadığı, sorgulanmadığı sürece erk'teki sürdürecekti erkini,


odakları çevirtti, yapayanlız dolaşılan toplu binalar inşa etttiler şehrin tüm göbeklerine, seyredilen 'o' görüntülerden insan olarak üzülen insanlar, üzüntülerini gidermek için ya yaratılan düşmana hınçlarını artırdılar ya da alışveriş merkezlerine koştular...




topluca yitme seanslarına girişlerde üst baş arıyorlar, yitmiş'in varlık muamelesi gördüğü kasa önlerinde kuyruklar oluştu nicedir...

Hiç yorum yok: