Pazar, Kasım 05, 2006

ne zaman getirdiler beni buraya? hangi gün? hangi saat?

karanlık, hala karanlık, adım adım, yakın, gözlerim kapalı
gözlerim kapalı, kim olduklarını göstermediler, arabaya soktuklarında gözlerimi kapadılar, ellerimi bağladılar,
zaman ölçülemiyor burda, uyuma isteği, uyumak, uyandığında burda olmayacağını isteyerek uyumak günler geçmiş olmalı nerde olduğumu bilmiyorlar
endişe
merak
telaş
sevdiğinin bir anda yok olması
akşam eve gelmemesi
zamanın ilerlemesi
hala yok hala gelmedi
durmadan soru soruyorlar
yanıtlarını bilmediğim sorular soruyorlar
ellerim yok
gözlerim yok
sesim var
ama ses gitmiyor
aşmıyor duvarları
diğer odalardan çığlıklar geliyor
sesler odaları aşıyor
her yanıtsızlıkta saldırıyorlar
sopa ile
demir ile
yumruk ile
kan'a, kan'ıma bile dokundurmuyorlar
göz yaşları dudaklarıma geldiğinde kan'ın tadı
kan'ın tadını taşıyor

gözlerimi hatırlıyorum

bir parça yeşil

bir parça da bulut

ne zaman geldim buraya? hangi gün? hangi saat? zaman neden yok burda? neden her yakınlaşan ayak sesi onların? neden soruyorlar? adlar yok ki burda, zaman yok ki burda? neyi kimle ne zaman mı yapmışız? bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum yerden kalkamamak denemek ama kalkamamak kalksan bile orda neyin kimin olduğunu bilememek siyah

beyaz, kaybolma, ne olur?

dünyayı değiştirmek istemedim ki ben daha yaşanır olsun istedim daha dokunulur daha paylaşılır yok o kadar değil az daha az olsa yeterdi yollar değildi gittiğim ne duvarı ne sokağı sadece renklerdi

hala bilmiyor olmalılar nerde olduğumu kim'e soracaklar nerede arayacaklar ne kadar bekleyecekler daha daha daha

beyaz, beyaz kaybolma ne olur...

Hiç yorum yok: