Pazartesi, Temmuz 31, 2000

durmak


elime ilk silahı verdiklerinde bunu kullanmak zorunda olmadığımın bilincinde
olmak rahatlatmıştı beni, ama hemen ardından gelen ürkütücü " olan/varolan"lar rahatlığı suçluluk duygusuna dönüştürmüştü. bu elimdekini
kullananlar, kullanmak zorunda olanlar, birine doğrultanlar ve tetiğe
bastıktan sonra karşısındakinin canının içinden fışkıran kanı görenler vardı... bizler orada duruyorduk.
durmak.
sadece durmak.
bizler orada sadece
duruyorduk.
...
genişçe bir tepeydi durduğumuz yer... çok uzaktan boğazdan geçen gemilerin
tepeleri görünürdü, saatlerce tuttukları, durdukları bu tepede onların
arkasında göremediklerini görebiliyordum, çok güzel bulut oyunları vardı,
onlar bizimle-benimle
oynarkenaşağılarkenküfrederkenhizayavedenizamasokarken
ben onların arkasındaki beyazlıkların keyfini çıkarıyordum, gün batımına yakın
tüm bedenimi arkasını toprağa verip arda kalan kızıllıkları seyrediyordum. ama
bütün günler bu küçük sessizlik anlarının dışında sadece "durmak"la geçiyordu.

durmak.

Hiç yorum yok: