kasabanın mezarlığı epey bir dışarıdaydı. yıllar geçtikçe kasaba büyüdü, gelenler fazlalaştı. mezarlığın yakınına evler ve dükkanlar açıldı. o zamanlar selvi ağaçları tektüktü. kasaba mezarlığa yakınlaştıkça kasabalılar selvi ağaçları diktiler. mezarlık duvarlarını yürüyenlerin göremeyeceği yükseğe yeniden ördüler. mezarlığın ölümlü olmayı hatırlatmasını engellemeye çalıştılar. ölümlü olmayı bilmek bu dünya ile birlikte öbür dünya için de çalışmaktı. ölümün kasvetini uzaklaştırdılar. selviler uzadıkça gerçeğin gizlendiğini düşündüler.
gerçeği selvilerle gizlemeye çalışsalar da, selviler herkese oranın mezarlık olduğunu hatırlatıp durdu.
kasabalar kentlere dönüştüğünde, yanlızlıkları gizlemek için perdeler örttüler: güneşlik niyetine amerikan bezleri, kalın tüller, kadifeden kalın perdeler. önceleri kornişler tek perdelikken, bu ikiye, sonraları da üçe çıktı. perde satan dükkanlar çoğaldı. perde diken kadın işçiler arandı atölyelerde.
akşam indiğinde, kenttekiler ışıklarını açmadan perdelerini kapadılar. görünmesinler, görmesinler diye... selviler perdelere benzedi...
Salı, Ocak 11, 2005
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder