.... 70'lerin o siyasi ortamında ankara gazi'de okuyan dayımdan köylerde, kenar mahallelerde yaşayan köylü çocukların resimleri olan kartpostalları gelirdi, bayramda, seyranda. küçük alt orta sınıf aile yaşantımızda bu görüntüler yoktu hiç. ama "dışarıda" olanların, gösterilmeyenlerin hayatlarına ait kanı o küçük yaşlarda oluşmuştu. o kartpostalların dini bayramlarda kent sokaklarında satılmasının amacı bu olsa gerekti. (gerçi yıllar yıllar sonra dayımın hiç o taraklarda bezi olmadığını öğrendiğimde, hele de solculuğa hiç bulaşmamış olduğunu duyduğumda büyük hayal kırıklığı yaşamıştım.)
... dışımızdaki hayatlar...
... anlamlandırmaya çalışıyor olsak da, bu bireysel bir anlamlandırma çabasıydı. bizi ya da yakın aynı dertten muzdarip küçük ve garip toplulukları ilgilendiriyordu. diğerlerini kapsamıyordu.
... peki neden anlam'ı arıyordu insanoğlu ilk dünyaya geldiği andan itibaren? nedendi bu çaba, bu kaotik ve ağrılı/acılı sorgulama çabası?
... varoluşumuza bir değer kondurma/atfetme isteği...
... ediniyor olmayı hayatın anlamı ile ilişkilendirenlerden olmadım hiç...
... kendi varoluşunu başkalarının üzerinden tanımlamaya çalışanlardan uzaklaşmaya çalıştım hep...
... küçücük hayatlara ait küçücük tanımlamalar da korkuttu hep...
... dualarımda her zaman başkaları vardı, kendimi sokamadım dualara...
kendi türümüzün "başarısızlığı" bizi korkutan,
o yüzden, elden ayaktan çekilmeden, tüm yetersizliğine, sakatlığına rağmen hayata tutunanların başarı öyküleri ilgi çekiyor "anchor man"li ana haber bültenlerinde...
"vay be" teranesiyle, bir iki küçük kımıltı yaratıyor olsa da sönüveriyor az sonra.
"bir umut"tu yaşatan insanı...
kendi türümüzün "umutsuzluğuydu" bizi korkutan,
anlam, o son anda belirecek. beliren, ya koca bir hayatın tüketilmesi pişmanlığı ile gözleri dolduracak, ya da ... ya da ...
başka bir şey anlatmaya çalışırken, başka bir şey anlatmışım.
olsun varsın...
aslında aradaki bağ kurcalayınca görülebilir.
"bütünü görmek, görebilmek ile mümkün, nefes alışın anlamlılığı".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder