Pazartesi, Ocak 30, 2006

Pazar, Ocak 29, 2006

kıyı'da

bakakalmak/
geçipgitmesineizinvermek/
erişememek/
kökleşmek/
uzanmakamadokunamamak/
tekliğisürdürmek

kıyı'da kalıvermek

Cumartesi, Ocak 28, 2006

Cuma, Ocak 27, 2006

Perşembe, Ocak 26, 2006

Çarşamba, Ocak 25, 2006

Salı, Ocak 24, 2006

ırak



nerden bilebilir kim olduğunu? nereden geldiğini? neden geldiğini? orada ne aradığını? uzattığı elinin parmağıyla kaç kere tetiğe bastığını? elini neden uzattığını?


sahi,

bir el neden uzanır?

Pazartesi, Ocak 23, 2006

bulunmak



..
annemle babam yemeği hazırlarken evin içinde saklanırdım
seslenirler meraklanırlardı
olmadık yerlere bakarlardı
bilirlerdi aslında nerede olduğumu
bulurlardı nihayet sofraya oturturlar beni nerelerde aradıklarını tekrar tekrar anlatırlardı
....
onlar gittikten sonra da devam ettim bu oyuna, ama kimse bulmadı beni
şimdi bulunmayı umut etmiyorum artık

anımsamaya vakit bulabildiğim zamanlarda / belleğimin kuyusundan sadece bunlar çıkabiliyor

Pazar, Ocak 22, 2006

iyi uykular küçük prens


"Evet!" dedi.

"Tam istediğim gibi oldu işte. Sizce bu koyun çok ot ister mi?"

"Niye sordun?"



"Çünkü yaşadığım yerde her şey öyle küçük ki..."
"Canım artık bir koyun için biraz ot bulunur herhalde.
Hem sana çizdiğim koyun çok küçük zaten."

Resme bakarak boynunu büktü.

"Bana pek küçük gibi gelmedi. Hey! Bak sen şuna, uyudu."

İşte küçük prensle ilk tanışmam böyle oldu.

1 yıl oldu





"kusura bakmayın, bir yanlışlık oldu...

hem O da kaçmasaydı"

Cumartesi, Ocak 21, 2006

soğuk

kar yağarmış, o ülkede hep


ülkenin sahibi de yokmuş

ülkede yaşayanların gelecek dertleri de

bir gün tüm duvarlarını yıkmışlar

tüm kıran rüzgarlarına açılmış, toprakları








toprağa,

kağıda,

çeliğe

dokunan eller ekmek arar olmuş

...








yanıt olarak:

1993 mayıs ayı
kiev dahil dinyeper nehri üzerinde salına salına ukrayna şehirlerini ziyaret ediyoruz
stalin döneminden dinyeper nehri üzerinde inşa edilmiş köprüler
köprünün ortasından tren, üstünden arabalar geçiyor
altından da biz

gemideki dumanlı gecelere votka kokusu karışıyor

oysa gündüz gördüklerimiz...
60 yaşlarında kadın makinist, sol göğsü madalyalardan görünmeyen gazi

almanca konuşuyoruz

bir dilim ekmeğe muhtaç

bir yer altı çarşısı, michael jackson plakları

kahvede içilen nohutlu kahve

Perşembe, Ocak 19, 2006

paradise now


elinde resmi tutan, Ahmed. Nablus'tan.
resimdekinin adı Sammy Antar. Ahmed'in amcası.



acı'nın ve geleceksizliğin ifadesinde

söz yetmeyince,

kendi bedenini dil etti,

bir yemek tezgahının önünde,

sözsüz kaldılar, onlar da,


onlar da çığlığı dil etti

Çarşamba, Ocak 18, 2006

la nube


ülkemin üzeri kara, kapkara

burkan,
buran,
buruşturan bir kara bu

Salı, Ocak 17, 2006

33 yılın ardından


yıl 1973, Eylül'ün 11'i. parlementoyu ve başkanlık sarayını uçaklarla bombaladılar, babamı aldılar, götürdüler, diğerleri gibi zindanlara attılar, annemle beni de...

babam öldü,

doğduğum ülkede yaşamamızı istemediler. kovdular.

33 yıl sonra...

bu ülkenin, bu ülkenin ... başındayım...














yanıt olarak:

Ağca ve Şili
Ne güzel bir denklem değil mi ?
1973’ü Hatırlamıyorum
Ama 1 Şubat 1978’i sömestre tatilindeyken saat 19.00 Ana Haber Bültenini Anımsıyorum
Abdi İpekçi Öldürüldü…!
Yaşım 40’a gelirken
Şili halkı Allende’ye teşekkür etti
Sevginin, sabrın, duyarlılığın ve haklı mağduriyetin sembolü kadın Cumhurbaşkanı oldu.
Biz ise o güzel bayrağımızı bir katili mağdur ilan ederek tahliye olurken dalgalandırdık.
Anladım ki hedefi rotası olmayan öfke sonunda yine dönüp dolaşıp bizi vuruyor.
Arsızların bağımlısı olarak, onları alkışlıyoruz

Pazartesi, Ocak 16, 2006

toprağı beklerken






o an



o bekleme anı










toprağa yalvarırken...


toprağın üstüyle yetinmeyenler,
toprağın altına soktular insanı,
eşelettirdiler, yıktılar, karaladılar insanı,

varlığa varlıklar eklenirken
daha fazla çığlıklarıyla


ama
gözyaşları toprağa akarken,
beklerken toprağı

Pazar, Ocak 15, 2006

guantanamo, delta kampı


"Guantanamo is a necessary part of protecting the American people."

G.W.B.

Cumartesi, Ocak 14, 2006

İspanya, güney sırtları



....ümidi kalmadığında kendi toprağında


ümide yollandı, insan.

almadılar içeriye

topladılar ümitleri,

Cuma, Ocak 13, 2006

suskunluk


dokunamamışlığın,
dirilememişliğin,
hep içeride kalacaklığın,
sözsüzlüğün
ve bitirememezliğin
ve "tek"sizliğin
ve "bir"sizliğin
ve "tüm"süzlüğün,

garipçe,
suskunca,
kırgınca,

sürüp giderdi

Perşembe, Ocak 12, 2006

Kosova, hala


...... iz, sürecek,
izleri sürecek,

gülmek: çabalamak, gayretlenmek...

camlar kırık,



yapışmayacak, yapışamayacak . . .

Çarşamba, Ocak 11, 2006

görmek,


.... sevince,
neşeye,
gülüşe,
kahkahaya,


ulaşabilir miydi insan,

gördüğünde....
bildiğinde....
büyüdüğünde....

Salı, Ocak 10, 2006

iyi bayramlar













i y i b a y r a m l a r

Pazar, Ocak 08, 2006

o kıyı


. . . işte bak, o kıyı
hani hep hayallediğin,

huzurun ve sarılmanın,
çitsiz meyve bahçelerinin,
şiire, şarkıya eşlik etmenin,
koşmanın,
rüzgarı delercesine, rüzgarı göğsünden alırcasına, rüzgarı nefesine kararcasına,
Kentin kıyısında, sabah güneşinin aydınlığına yakın,
yollarca ve zamansızca koşmak istedim. Hızın
delerek yarattığı esintinin tüm
bedenimi sarmasını, etime ve dokuma girmesini...

kollarını kaldırıp halayın ortasına atılmanın,
'hayat'a eşlik etmenin,

bağırmanın,

kıyısı,

görüyor musun?

Cuma, Ocak 06, 2006

iki dua

kimi notalardaki mürekkeplerden yazanın/çizenin duygularını kapmaya calısır (bastırarak mı, gevrek mi? üzgün mu, kızgın mı, kırgın mı, sevgiyle mı?)

kimi notalardakı evrenlerin örtüşüp örtüşmedigini takip eder parmaklarıyla,

kimi renklerdeki gizemi, yağlıboya resimlerdeki boyanın ardı'na yedirir,

kimi suyun akışını seyrettirir, tüm dinlere, katliamlara, dualara ve niyetlere inat, yıkarcasına (yıkamaktan, yıkmaktan değil, ne garip aynı kelime ama iki ayrı fiilden gelebiliyor, biri yok edici anlamlı, diğeri paklaştırıcı anlamlı) kan izlerini...



kimi ise durur...