ah Füsun, ah... elinde iki bavul dolusu yazıları olduğunu söylemiştin... gitmeye-yazdığında sana bıraktığını... ve on yıldır,
öteki metinler'i toparladığında ne sevinmiştim
77 günlüklerini içine eklemiş olduğunu gördüğümde de ne kızmıştım sana
hakkın var mı on yıldır bekletmeye...
...
O, güya,
yok, on dört buçuk yıldır.
ama, burada. burada var.
gençken yazdıklarını matbaya vermişler, şu an basılıyormuş.
aradığımda seni, sesini duyduğumda konuşamamıştım. biliyorsun değil mi arayanın ben olduğumu?
...rüyasına girmişsin,
"O, benim bir parçam, ruhumu içinde taşıyor ve ona eziyet ettikçe, bana eziyet ediyor" demişsin...
"insan ağaç dibinde yetişen bir mantar kadar değersiz değil; umudunu kaybetmesin, geleceği bilindiği halde her seferinde insanı şaşırtıp sevindirerek gelen bahara kendini bıraksın, zamana hiç danışmasın"
"üzülmesin" demişsin.
"o üzülünce benim de üzüldüğümü bilsin" demişsin.
hayatımda sadece bir kere "keşke" dedim. sadece bir kere.
"keşke, sesim çıkabilseydi".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder