Perşembe, Mayıs 08, 2008

anı topla, yaşadığınca...
anılar topla, yaşadığın sürece...
anılar toplayın, yaşadığınız sürece...

lazım olacak...
ponds'un filmlerinden birinde de vardı o kadın: sinema salonu girişinde o küçük dolap-vari alanda sabah seansından akşam seansına kadar izleyecek-lere bilet satan kadın... oğluyla mı ne sorunları vardı, seans aralarında çıkıp o kulübeden bir şeyler çözmeye uğraşıyordu...
liang'ın son filmlerinden birinde de vardı o kadın: bu kadının bir takma ayağı vardı ve bilet satılan küçük cam aralığının kapağını kapattıktan sonra merdivenlerden 'zamanlarca' çıkışı, tak-tık-tak-tuk... mekan değişişi-aynı mekan içindeliği-başka yerlerin olmayışlıkları-
yirmi yıl önce geldiğim bu şehirde ilk gittiğim sinemada gördüğüm -emek- o kadın da yıllar içinde her defasında gördüğümde, kendi içimde canlandırdığım o yakınlık hissiyle orda durdu hep... ne zaman gitsem o ordaydı...
p. yıllar önce şöyle demişti: 'kendinden daha kötü durumda olanları, kendinden daha yalnız olanları, kendine kattığın acınası durumunundan daha acınası durumda olacağına emin olduğun insanların bulunduğu yere, bu yüzden gidiyor olmayasın..?'
'kabul görülebilirliğin yok oluşlukla arttığı bir yer olduğunu çok zaman sonra farkedip, söylediklerine bu nedeni de eklemiştim gerçi, ...'
dışarıdan, film seyretmeye gelenlere bilet satan kadınlar neden geldi aklıma durup dururken...
her gün, her gündeki o her saatin bir öncekinden farksız olması nedeniyle mi?

Hiç yorum yok: