sokaklar daralmışlar
evler, o büyük han kapıları gibi kapılar küçülmüşler
çocukluğumun geçtiği ev
bahçe
kerpiç duvarları sarıya boyardı annemle teyzem yazları dedemi görmeye gittiklerinde
açık yeşile boyamış dayım, görmediğim yıllardır,
incir ağacını budamış tulumbanın suyundan beslenen
erik ağacı da-inmezdik üzerinden ertan'la, avuç içi büyüklüğündeki erikleri dalların üzerinde yerdik- kurumuş... yenisini dikmiş, ama o da kurumuş
büyüdükçe küçülüyormuş evler, bahçeler... ne büyük gelirdi o bahçe!
güvercin kafesi aynı yerdeydi, akşam üzerleri taklalar atarlardı
akşam üzerleri taklalar atıyorlar
akşamın sarısı çatının üzerinde renklenirdi
akşamın sarısı sarmış çatıyı
torunlar vardı yıllar önce, dede'yi görmeye gelen
torunları oynuyordu bahçede,
annesinin kollarındaydı
annemin kollarımdaydım
dayım şeker getirmiş gelirken
dedem şeker almaya götürürdü kıraathanenin yanındaki bakkallara
neval teyzeyle sibel abla yoktular sokakta, birbirlerine bağrışları duyulmuyordu, süt ninem de öldü yıllar önce
sokaklar daralırmış, onu öğrendim, insan büyüdüğünde...
çocukluk iyiden iyiye uzaklaşırmış, onu öğrendim, bir yandan yanına çekmeye çalışırken...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder